Franz Kafka, edebiyat dünyasında derin izler bırakan bir yazar olarak öne çıkar. Eserleri, insana dair derin sorgulamalar ile doludur. Kafka’nın yazdıkları, çoğu zaman okuyucuyu absürd bir evrenin içerisine çeker. Aşina olduğumuz günlük hayatın sıradan gerçekliklerinden uzaklaşarak, varoluşsal bir mücadeleye yönlendirir. Eserlerinde sıkça karşılaşılan temalar, sorgulamalar ve çatışmalar, okuyucunun kafa yapısını zorlar. Yazarın üslubu ve kurgusu, içinde bulunduğumuz meçhullük ile birleştiğinde, insan doğasını derinlemesine irdeleyen bir yolculuğa dönüşür. Kafka'nın dilinde gizli olan anlamlar, sıradan görünen olayların ardında karmaşık bir yapının varlığını hissettirir.
Franz Kafka'nın eserleri, absürdizmin önemli örneklerini barındırır. Absürd temalar, yazarın karakterlerinin içsel çatışmaları ve toplum ile olan ilişkileri üzerinden şekillenir. Örneğin, "Dava" adlı eserinde Josef K.’nın başına gelenler, absürd bir durumun ifadesidir. Josef K., bir sabah aniden tutuklanır ama nedenini asla öğrenemez. Bu durum, bireyin yaşamındaki belirsizlikleri sembolize eder. Kafka, insanın toplumsal normlar karşısındaki çaresizliğini, yaratmış olduğu abartılı durumlar ile gözler önüne serer.
Bir diğer önemli eser olan "Dönüşüm", dönüşüm geçiren Gregor Samsa'nın öyküsüdür. Gregor'un bir sabah dev bir böceğe dönüşmesi, absürdizmin en çarpıcı örneklerinden biridir. Başlangıçta yaşadığı şok ve sonrasında ailesinin ona olan yabancılaşması, varoluşsal bir derinlik taşır. Kenara itilen ve toplumdan dışlanan bir birey olarak, Kafka, insanın yalnızlığını ve çaresizliğini aktarmayı amaçlar. Bu absürd durumlar, okuyucularda derin bir düşünsel yankı yaratır.
Kafka'nın eserlerinde varoluşsal sorgulamalar, insanın kendisiyle ve çevresiyle olan çatışmasını besler. "Ceza Sömürgesi" adlı eserinde, bir mahkumun başına gelecek olan ceza, insanın kendi varoluşunu sorgulamasına neden olur. Mahkum, kendi kaderinin belirlendiği bir sistem içerisinde, varlığını sorgularken, bu durum okuyucuya benzer duygular hissettirir. Kafka, varoluşsal krizin insan üzerindeki etkilerini ustaca işlerken, okuyucuyu derin düşüncelere sevk eder.
Kafka'nın eserlerinde sık sık karanlık, soğuk bir duygusal iklim hissedilir. "Karamsar Hikayeler" adlı eserinde, yazarın dilindeki soğukluk, okuyucuyu içsel bir buhran atmosferine sokar. Kafka'nın karakterleri, genellikle izolasyon ve yalnızlık hissi taşır. Soğuk ve melankolik bir evrende geçirdikleri hayatları, okuyucu üzerinde derin bir iz bırakır. Bu atmosfer, okuyucunun karakterlerle empati kurmasını sağlarken, içsel bir sorgulamaya da neden olur.
Franz Kafka'nın yazımı, birçok sembol ile doludur ve sembolizm, eserlerin derin anlamlarını çözmekte önemli bir rol oynar. "Dönüşüm" hikayesindeki böcek sembolü, insanın toplumda nasıl algılandığını simgeler. Gregor'un böceğe dönüşmesi, bireyin dış görünüşü ile ruhsal durumu arasındaki farkı göstermekte. Semboller, Kafka'nın eserlerinde, okuyucuya çok katmanlı bir yorulama imkânı sunar. Her sembol, bir anlam katmanına sahip olup, okuyucuyu derin düşüncelere yönlendirir.
Kafka’nın eserlerinde sembolizmin kullanımı, yalnızca belirli bir anlamı değil, çok boyutlu bir deneyimi de ifade eder. "Şato" adlı eserinde, baş karakter K.'nın sürekli bir arayış içinde olması, insanın hayatındaki anlam arayışının sembolik bir yansımasıdır. Her yanılgı ve çelişki, okuyucuya bireyin yaşamı boyunca anlamı bulma çabasını hatırlatır. Kafka, semboller aracılığıyla anlam arayışının detaylarını irdelemekte ustadır.